Karşılaşma tıpkı PSV maçında olduğu gibi golle başladı. Henüz 1. dakika dolmamıştı ki, sağ kanattan yapılan ortada Aykut’un Kujoviç’e rahat bir pozisyonda kafa vurdurması sonucu Tolga’nın da katkısıyla Kayserispor maça önde başlamış oldu. Aynı Aykut 2. golde de benzer bir hata ile Eren’e kafa vurdurunca karşılaşma bir nevi ilk yarıda sona ermiş oldu. Erken gelen golle morali bozulan takım ikinci golden sonra iyice oyundan düştü ve ilk yarı Kayserispor’un hakimiyetiyle ve üst üste girdiği pozisyonlarla geçti. Her ne kadar hafta içi Avrupa Kupası maçı oynanmış olsa da o maçta da hiçbir efor sarf etmeyen oyuncuların bu maçtaki kötü futbolu yorgunluğa bağlama gibi bir lüksü olamayacağını da belirmeden geçemeyeceğim.
Takımın Cech, Brozek ve Ferhat gibi 3 tane sol beki olmasına rağmen sağ ayaklı bir adamı sol bekte oynatmak ya da oynatmak zorunda olmak, ayakta duramayacak halde olan Giray’ı kesip yerine oynatacak başka bir stoperinin olmaması, üstelik de geçen sene bu bölgenin tüm yükünü çeken Egemen’in gitmiş olmasına rağmen bu bölgeye transfer yapılmamış olması, alınan yabancıların vasat bile olmamaları, hücum bölgesinde Burak’a yardımcı olacak santrafor özellikleri olan bir hücum oyuncusunun alınmamış olması Şenol Güneş’in elini kolunu bağlamış olsa da, kendi hataları ve saplantıları da takımın bu denli düşük performans sergilemesinde etken olmuştur.
Celutska’nın sağ bek oynatılmaması, geçen seneki Serkan-Amrabat mücadelesinde Serkan’ın düştüğü durum hala akıllardayken o bölgede yine Serkan’a görev verilmesi, Olcan ve Volkan’ın sürekli kanat değiştirilerek oynatılması suretiyle verimlerinin düşürülmesi, top kontrolü, presi, hava hakimiyeti hiç olmayan Burak’ın tek santrafor olarak oynatılması, oyuna hiçbir katkısı olmayan, orta sahayı bir kişi eksik oynatan ve sürekli top kaptıran Alanzinho’nun da sürekli oynatılması hocanın diğer saplantıları. Bu saplantılarından kurtulmadığı müddetçe bu takım mehter takımı gibi iki ileri bir geri gitmeye mahkumdur.
Gerçi oyuna giren her oyuncunun çıkanı arattığı bir takımda, bundan daha iyisini beklemenin de ne kadar sağlıklı olacağı tartışılır. Olcan hariç takımda adam geçebilen ve kaleye doğru gidebilen bir tane bile futbolcu yokken, takım iki tane olumlu pas yapamazken, 12 yabancısı olmasına rağmen hiç birinden fayda alınamıyorken, üstüne üstlük bu rezil ve kişiliksiz futbolu oynadıkları için futbolcuların çoğu bir nebze utanma ve sıkılma belirtisi göstermiyorken alınacak hiçbir tedbir fayda etmeyecektir. Karşılaşma başladıktan 50 saniye sonra ve 2-1’i yakaladığın golü attıktan sonra yapılan santradan 20 saniye sonra üstelik 11 kişi kendi sahandayken gol yiyorsan ve yediğin gol kalecinden dönen şutta tamamlanırsa ve rakip takım oyuncusunun yanında hala bir tane bile futbolcun yoksa Şenol Hoca’nın da şapkayı önüne koyup düşünme vakti gelmiş de geçmiş demektir.
Karşılaşma 3-1 olduktan sonra biraz kımıldayan Trabzonspor takımının 3-3’lük beraberliği yakalaması, hatta galip gelecek pozisyonu bile yakalaması, yaşanan bu puan kaybının ne denli basit olduğunun, Kayserispor’un aslında vasat bir oyunla bile rahatça yenilebileceğinin açık bir göstergesiydi. Maalesef bizim takımız bu vasat oyunu bile sergileyemeyecek durumda.
Bu takım play off’a kalır ya da kalamaz, bugünden tezi yok bu rezaletin sorumluları Şenol Güneş tarafından tek tek tespit edilmeli ve kötü niyetli olanlarla bir an önce, kapasitesi yeterli olmayanlarla da sezon sona erer ermez yollar ayrılmalı. Aksi halde süreç Şenol Hoca'nın sorgulanmasına doğru gider ve daha önce de izlediğimiz bu filmi tekrar yaşamak bu takımı dönüşü olmayan ve sonu karanlık olan bir yola sokar. Şenol Hoca'nın buna izin vermemesi gerekir. Artık yumruğunu masaya vurmalı ve gerek oyunculara gerekse başkan ve yönetime bu takımın kimsenin oyuncağı olmadığını hatırlatmalı. Bu takım Şenol Güneş'in ve taraftarlarındır ve hep öyle kalacaktır.
Ayrıca bu takımın bu hale gelmesinde baş sorumlu olan başkan ve yöneticilerin de gerekeni yapması ve bu işi yapamadıklarını kabul edip transfere karışmamaları ya da görevlerini yapabilecek olanlara devretmeleri gerekmektedir. Aksi bir davranışta yapılan bu transferlerden başka türlü çıkarlarının olduğuna olan inanç iyice artacaktır. Tabi bunu yapabilmek için de insanın içindeki Trabzonspor sevgisinin koltuk sevgisinden bir nebze de olsa fazla olması gerekir.
Saygı ve sevgilerimle,
Ender Kuyumcu
ellerine saglık...çok güzel özetlemişin..yazılarının devamını sabırsızlıkla bekliyorum özellikle aziz yıldırımın kendini savunacagına trbznu lekelemesi cok gururuma dokunuyo...bu konuda yazacagınız yazılar fenerli arkadaslarımıza karsı kendi hakkımızı savunurken cok yardımcı oluyor..saygılarımla oguz bilaloglu
YanıtlaSil