19 Kasım 2012 Pazartesi

Ordu'nun dereleri...


Dünyadaki bütün stoperler arasında bir anket yapma imkânı olsa ve şu anda oynamak istemediğiniz tek takımın ismini söyleyin dense eminim hepsi Trabzonspor der. Sağ stoperin aynı zamanda sağ bek, sol stoperin de aynı zamanda sol bek oynamak zorunda olmaları her maç ortaya ilginç görüntülerin çıkmasına sebep oluyor. Emerson ve Serkan’ın hem savunmada hem de hücumda takıma sağladıkları bir katkı olmamasının yanında, yaptıkları bireysel hatalar sonucu kendi kalelerinde yarattıkları gol tehlikelerinin de sayısı azımsanmayacak düzeyde.

Haftalardır kadro ve puan açısından istikrar yakalayamayan Trabzonspor’un kötü futbol ve sürekli geri pas yapma konusunda yakaladığı istikrar bir an evvel önlem alınmazsa puan kayıplarının artarak devam etmesine yol açacak. Zokora’nın yokluğunda Colman, Sapara ve Soner’den oluşan orta sahanın top hakimiyetinin çok daha üst seviyede olması gerekirdi.

Emre ile desteklenen forvet hattında gerek Janko’nun gerekse Yasin’in etkisiz oyunları ve birbirinden kopuk oyunları bordo mavililerin ilk yarıyı gol pozisyonuna giremeden kapatmasına neden oldu. Hücum bölgesindeki kısırlığın faturasını Yasin’e çıkartan Şenol Güneş oyuna aldığı Olcan’ın müthiş hareketleri sonucu yaptığı etkili ortasının Janko tarafından gole çevrilmesi ile bu hamlesinin meyvesini almış oldu. Doğruyu söylemek gerekirse bu değişiklik sırasında çıkması gerekenin Yasin değil, Janko olduğunu düşünmüştüm.

Düşündüğüm bir başka şey de Trabzonspor’un sezon başından beri gol bulduktan sonra sürekli geri çekildiği ve bunun sonucu olarak da kalesinde gol gördüğüydü ve öyle de oldu. Rakip kim olursa olsun Trabzonspor takımının bu denli aciz duruma düşüyor olmasının mantıklı hiçbir açıklaması yok. Bunu ne hocanın yetersizliğiyle, ne de futbolcuların kalitesinin düşüklüğüyle açıklayabilirsiniz. Bunun inanın mantıklı bir açıklamasını ben de bulamıyorum.

Halil, Olcan işbirliği ile gelen golle oyunda yeniden üstünlüğü yakalayan bordo mavililer önceki maçların aksine geri dönüş için bir direniş göstermiş olsalar da bu golden sonra da savunmaya çekilerek rakibinin etkili olmasını sağladılar. Skoru korumak için dönem dönem geri çekilmek anlayışla karşılanabilecek bir durum olsa da, takım halinde kendi yarı sahandayken bu kadar rahat pozisyon veriyor olmak şampiyonluğa oynadığını iddia eden bir takım için kabul edilemeyecek bir durum.

Daha önceki haftalarda da sık sık tekrarladığım gibi Trabzonspor takımı bugün ortaya koyduğu oyunla da şansının yanında olduğu karşılaşmaları kazanmaya, diğerlerinde ise puan kaybetmeye devam edeceğine dair görüntüsünü sürdürdü. Bugün bu şans Ordu'nun derelerinin yukarıya akmasını sağladı. Bundan sonra da böyle olmasını beklemek fazla iyimserlik olur düşüncesindeyim. Olumlu olarak söylenebilecek gelişmeler ise Olcan’daki kıpırdanma, Janko’nun golle tanışmış olması ve alınan 3 puandı.

10 Kasım 2012 Cumartesi

Şans Terazisi

Maç başlarken tribünlerin büyük bir bölümünün boş oluşunu yağmurlu havaya bağlayanlar asıl nedenin Trabzonspor takımının sezon başından beri hatta geçen seneden bu yana oynadığı kötü futbol olduğunu gözden kaçırmasınlar. Az gibi görünen taraftar sayısı bu futbol için aslında oldukça fazla bile sayılır.

Şurası bir gerçek ki Trabzonspor takımı rakip kim olursa olsun iç sahada ya da deplasmanda oyun üstünlüğünü elinde bulunduramıyor. Hatta bırakın oyun üstünlüğünü elinde bulundurmayı, önde olduğu zamanlarda bile çoğu zaman kendi yarı sahasına hapsoluyor. Bugün de bordo mavililer karşılaşmanın hemen başında iki farklı öne geçmesine rağmen bu tabloda bir değişiklik olmadı. Üstelik rakip ikinci ligden çıktıktan sonra kadrosunu süper lig seviyesine taşıyamamış olan Akhisar olmasına rağmen…

Savunduğu kanat yolgeçen hanına dönen Serkan’ın Zeki’ye, sahada hayalet gibi dolaşan Halil’in Yasin’e, ayağına gelen bütün topları rakibe atan Colman’ın Soner’e, Trabzonspor’un bu oyun sitemine daha uygun olmayan Janko’nun Emre’ye tercih edildiği bir takımın olumlu futbol oynamasını şahsım adına pek beklemiyordum ama Akhisar karşısında bile iki pas yapılamaması, organize şekilde atak geliştirilememiş olması ve maç boyunca sahanın en fazla mesai yapan ikilisinin Trabzonspor’un stoperleri olması gerçekten de acı verici.

İkinci yarının başlamasıyla Trabzonspor kalesini abluka altına alan Akigolar aradığı golü bulduktan sonra baskısını iyice artırdı ama yakaladığı pozisyonlarda biraz şanssızlık biraz da beceriksizlik sonucu beraberliği yakalayamaması sonucu hak ettiği bir puandan oldu.

Halil’e 75 dakika sabreden Güneş, sezon başından beri yapmış olduğu tek olumlu müdahaleyi Emre’yi oyuna alarak yaptı ve bu müdahalenin sonucunda Emre’nin taşımış olduğu topla gelen gol hem tribünleri hem de kendisini rahatlatmış oldu. Akhisar karşısında takımının bulduğu gollerden sonra şampiyonlar ligi finalinde gol buşmuşcasına sevinen deneyimli hoca verdiği bu görüntüyle psikolojik olarak pek de rahat olmadığını anlatır gibiydi.

Sonuç olarak Trabzonspor takımı ligin belki de en güçsüz takımı olan Akhisar Belediye karşısında üç puana sahaya futbol adına olumlu hiçbir şey yansıtamadan kavuşmuş oldu. Şans terazisinin kendi kesesine ağır bastığı için gelen bu galibiyet belki bordo mavililere biraz nefes aldırdı ama bundan sonraki haftalarda da oyun olarak taraftarının ümitlenmemesi adına her türlü sinyali verdi. Her zaman söylediğimiz gibi Trabzonspor takımı bu oyun anlayışı ile ancak şansının yaver gittiği karşılaşmaları kazanıp, şansının yanında olmadığı karşılaşmaları da kaybetmeye devam edecektir.
__________________

5 Kasım 2012 Pazartesi

Şenol Güneş Trabzonspor'u Unutmuş...

Şenol Güneş ya Trabzonspor’u çalıştırdığını unuttu ya da Trabzonspor’un ne olduğunu... İlk yarıda kendi sahasına hapsolan takımını seyretmeyi yeğleyen Güneş, ikinci yarıda ceza sahasına hapsolmasını da seyretmekle yetindi. Koca bir ikinci yarı rakibini seyreden bir takımın sahadan mağlubiyetle ayrılması gerekiyordu ve öyle de oldu. 

Diziliş anlamında Antalyaspor’un savunmasını ileride kurması ve oyunu rakip sahaya yığma düşüncesinde olmaları, buna nazaran bordo mavililerin genelde kendi yarı alanında kalıp kazandığı toplarla hızlı hücuma çıkmaya çalışmaları en azından benim izlemek istediğim bir Trabzonspor değil. Trabzonspor’un rakibini karşılayan değil, sahasına hapseden bir oyun mantalitesini benimsemesi, bunu sahaya yansıtması ve bu uğurda mücadele etmesi gerekir ama gelin görün ki ne hocası ne de oyuncuları bu ışığı vermiyor, veremiyor…

Trabzonspor takımının uzun yıllardan beri süregelen sol bek sıkıntısı Emerson transferinden sonra da devam ediyor. Sık sık yerini kaybeden Brezilyalı yapamadığı müdahalelerle de takımı zor durumlara düşürdü. Görünen o ki, bu sıkıntı ilerleyen haftalarda da devam edecek. Hatta birçok açığını kapatan Sol Bamba’nın da Afrika Kupası için ülkesinin milli takımına gideceği düşünüldüğünde durum biraz daha kaygı verici hale geliyor.

Maça dönecek olursak, Trabzonspor takımında sezon başından beri sağlanamayan kadro istikrarı oyuncular ve oyun üzerinde net hükümler vermemizi engelliyor. İlk yarıda rakibe verilmeyen pozisyonlar ikinci yarıda Zokora’nın da savunmanın içine iyice gömülmesi ve atakları orta sahada karşılamaması sonucu verilmiş oldu. Antalyaspor oyuncuları Zokora’nın boşalttığı bölgede rahat top yaptı. Buna bir de Soner ve Adrian’ın oyun kurmaktaki yetersizlikleri eklenince bordo mavililer kendi ceza sahasına hapsolmuş oldu.

Yaratıcı oyuncu eksikliği, oyunun yeterince hızlı oynanamıyor olması, topun kanatlara yeterince indirilememesi, indirildiği nadir anlarda ise etkili ortaların gelmemiş olması girilen gol pozisyonu sayısının azlığına yol açıyor. Bu durumu aşmak için Trabzonspor orta sahasının hücum oyuncularına daha fazla yardımcı olmaları ve son paslarda daha dikkatli olmaları gerekiyor. Savunmasını ileride kuran Antalyaspor karşısında ileri oynanan topların daha süratli olması ve daha sık denenmesi gerekirdi.

Sonuç olarak puan tablosunda Trabzonspor’u alt sıralara hapseden bir karşılaşma oldu Antalya’da. Şenol Güneş ve öğrencileri belki günü kurtarabilirlerdi ama bu oyun anlayışı ile bunun olması mucize olurdu. Şenol Güneş ve öğrencileri bundan önceki haftalarda olduğu gibi bundan sonraki haftalarda da şansının yaver gittiği karşılaşmaları kazanıp şansının yanında olmadığı karşılaşmaları kaybetmeye devam edeceğini göstermiş oldu.

28 Ekim 2012 Pazar

İlker Meral Rol Çaldı...


2010-2011 Şampiyonu Trabzonspor’un 2009-2010 Şampiyonu Bursaspor’u ağırladığı karşılaşmanın temposunun her iki takıma da yakışmadığını söylesek sanırım haksızlık etmiş olmayız. Denk güçlerin mücadelesi şeklinde geçen ilk kırk beş dakikada gol çıkmamış olmasında Onur’un yaptığı iki güzel kurtarışın yanı sıra Olcan ve Janko’nun son vuruşlardaki yetersizliklerinin de payı büyüktü.

Haftalardır forvet bölgesinde sergilediği silik futbola rağmen Şenol Güneş’in bir türlü vaz geçemediği Halil’in bu seferki etkisizlik alanı orta sahaydı. Bu oyuncunun Trabzonspor kadrosunun en olumlu top kullanan oyuncusu Soner yerine tercih edilmiş olması ise anlam vermediğim bir başka hamseydi.

Sapara’nın savunmadan top alarak oyun kurmasını isteyen Şenol Güneş, Soner ve Colman’ın yokluğunda Zokora’nın bu görevi yapamayacağını doğru okumuş olsa da Halil-Soner tercihini genç oyuncudan yana kullanmayarak orta sahanın daha hızlı ve dikine oynama olasılığını da azaltmış oldu.

Şurası bir gerçek ki, Trabzonspor takımı vasat ve vasat altı oyunculardan oluşan bir takım. Gerek yetenek eksikliği gerekse Şenol Güneş’in yapmış olduğu hatalı oyuncu tercihleri takımın gol bulmasını ve dolayısıyla da maç kazanma olasılığını oldukça düşürüyor. Buna bir de futbolcuların umursamaz tavırları ve isteksiz oyunları eklenince sezon başından beri izlediğimiz etkisiz oyun ortaya çıkıyor.

Yenilen golde rakibini seyretmekle yetinen Emerson’un maç boyunca hiç olumlu top kullanmadığını söylesem, o kadar da değildir diyeceğinizden eminim ama inan ki o kadar… Karşıladığı bütün topları (tabi karşılayabilirse) doğrudan taca gönderen Brezilyalı, hücuma çıkarken yaptığı pas hataları ve kaptırdığı toplarla da hayal kırıklığı yaratmaya devam ediyor.

Bamba ve Mustafa hariç bütün futbolcuların sorumluluk almaktan kaçtığı, daha da acısı dokuz hafta boyunca bu yönde olumlu bir sinyalin olmadığı bir takımdan olumlu futbol beklemek iyimserlikten ziyade enayilik olurdu. Nitekim öyle de oldu. Tarihinde Trabzon deplasmanında ilk defa galibiyet alan Bursaspor’un bu galibiyetindeki en büyük pay maalesef kendilerinin değil, başta Şenol Güneş olmak üzere bordo mavili futbolcularındır diye yazımı bitirmeyi düşünürken maçın hakemi İlker Meral bu rolü onlardan çaldı ve Yasin’in muhteşem golünü hatalı faul kararıyla iptal ederek Trabzonspor’u oyun olarak çok da hak etmediği bir puandan etmiş oldu.

21 Ekim 2012 Pazar

Şenol Güneş'in Mehter Takımı

Denk güçlerin mücadelesi şeklinde geçen ilk kırk beş dakikada, soyunma odasına Fernandes’in işgüzarlığını fırsata çeviren Trabzonspor üstün olarak gitti. Karşılaşmanın ilk yarısının en etkili oyuncusu olan Portekizlinin art niyetini iyi süzen Cüneyt Çakır serbest vuruşu tekrarlatmayarak hem doğru bir karara imza atmış oldu, hem de ilk yarıda görmeyi ummadığımız golü görmemizi sağladı.

Trabzonspor takımı sahaya 4-1-4-1 düzeninde çıktı. Yetenek eksikliklerini bir tarafa bırakırsak, sahaya çıkan kadronun iki temel hatası vardı. İlki orta saha oyuncularının gereğinden fazla topu geriye doğru oynamaları ve savunma oyuncularını zor durumda bırakmaları, ikincisi ise hiçbir santrafor özelliğini bünyesinde barındırmayan Halil’in bu bölgede oynatılması. Halil yerine Janko ya da Emre Güral tercihi takımın hücum etkinliğini ve gol pozisyonlarını olumlu yönde etkileyebilirdi.

Trabzonspor takımı kanatları kullanmaya çalışarak doğru bir yol izlemiş olsa da yapılan ortaların etkisizliği, etkili olanları da değerlendirebilecek santrafor eksikliği bordo mavililerin havanda su dövmesine yol açtı.

Tipik bir küçük takım havasında bütün hatlarıyla savunma yaparak ikinci yarıya başlayan Trabzonspor, Onur’un büyük hatası sonucu yediği golle yakalamış olduğu büyük avantajı da kaybetmiş oldu. Koca bir 45 dakikada hiçleri oynayan Halil’in sahada kalmış olması, orta sahada top kontrolü olan ve oyunu ileri doğru oynayan tek oyuncuyu çıkarıp yerine hiçbir işe yaramayan Barış’ı almak da tam anlamıyla bir teknik adam faciasıydı.

Bütün bu olumsuzlukların sonucunda ikinci yarıda oyunun tüm kontrolünü Beşiktaş’a veren Şenol Güneş, tam anlamıyla bir el freni vazifesi görmüş oldu. Şenol Güneş’in kendisine yardımcı olacak ve saplantılarından kurtulmasını sağlayacak iyi bir yardımcıya ihtiyacı olduğu bu karşılaşmada bir kez daha ortaya çıktı. Aksi takdirde Trabzonspor takımı mehter takımı gibi iki ileri bir geri yoluna devam etmek zorunda kalır.

30 Eylül 2012 Pazar

Yazıklar Olsun

Karşılaşma öncesi ligdeki konumlarına, hedeflerine ve geçen hafta sergilemiş oldukları performanslara bakıldığında maçın mutlak favorisi konumundaki Trabzonspor’un ilk yarıdaki performansı tam anlamıyla hayal kırıklığıydı. Koca bir 45 dakika boyunca bırakın gol pozisyonuna girmeyi, organize tek bir atak bile geliştiremeyen bordo mavililer, soyunma odasına bir farklı yenik durumda gittiklerine ne kadar şükretseler azdır.

Konuk ekip rakibini kendi yarı sahasında karşılayarak ve orta alanı kalabalık tutarak oyuna başladı ve bu düşüncesinde de Trabzonsporlu orta saha oyuncularının silik oyunu sayesinde başarılı oldu. Trabzonspor beklerinin yetersizliklerini iyi etüt etmiş olan Nurullah Sağlam belli ki kanat organizasyonlarının önemini iyi anlatmış oyuncularına. Serkan’ın sürekli adamını kaçırdığı ilk yarıda sol bek olarak alınan Emerson’un da sürekli yerini kaybetmesi sonucu Bamba tek başına savunma yapmak zorunda kaldı. Nobre de kendine sunulan bu uygun ortamı iyi değerlendirerek Trabzonspor kalesini sık sık zorlama imkânı buldu.

İkinci yarının başlangıcıyla Soner’le gelen zekâ ve yetenek dolu gol takımın ilk yarıdaki tutuk oyununu bir nebze olsun unutturacak gibi görünse de ilerleyen dakikalarda bunun sadece anlık gelişen bir durum olduğu, Trabzonsporlu futbolcuların futbol oynamaya niyetlerinin olmadığını gördük. İkinci yarının başında Zokora’nın yerine oyuna dahil olan Alanzinho kendinden beklenenin aksine topu rakip alana taşımakta ve kalabalık Mersin orta sahasını ekarte etmekte başarılı olamadı.

Yapılamayanların ve olumsuzlukların had safhada olduğu Trabzonspor’da elle tutulur tek oyuncunun Bamba olduğu, Mersin’li futbolcuların geliştirdikleri hemen hemen her atağın Trabzonspor kalesinde sonuçlandığı, rakip takım oyuncularından kat kat fazla para kazanan bordo mavili futbolcuların veteran futbolcular karşısında bile aciz duruma düştükleri düşünüldüğünde sanırım söylenecek tek söz; Yazıklar Olsun...


29 Eylül 2012 Cumartesi

AB Şike Komisyonu ve Bazı Kurullara Şike Maili

Subject : EU Commission’s Fight on Match Fixing and Importance of UEFA’s Role in Match Fixing Case of Fenerbahçe FC.

To: FIBA Europe, UEFA, Transparency International, European Women and Sport, European Commission, European Club Association, FIFPro, UNI Europa , European Association of Sport Employers, University of Nicosia, European Commissioner for Sport, Cyprus Sports Organisation, French National Olympic Committee (CNOSF), Federation of the European Sporting Goods Industry, European Sport Economics Association, Council of Europe

And Also To:      Olafur Rafnsson, Gianni Infantino, Sylvia Schenk, Evelina Georgiades, Jean-Paul Tricart, Theodoros Giannikos, Theo van Seggelen, Walter Palmer, Marcel Martin, Nicos L. Kartakoullis, Androulla Vassiliou, Pambos Stylianou, Denis Masseglia, Frank Dassler, Stefan Szymanski




We are writing this letter to you as Turkish football fans seeking justice for Turkish football. As you are all aware there has been several match fixing activities during the 2010-2011 season at Turkish League and several arrests were made by Turkish police on 03.07.2011.

UEFA got involved in the case promptly and sent an inspector to investigate the case. UEFA then advised Turkish Football Federation not to send Fenerbahçe FC to Champions League and Trabzonspor FC replaced them for that season.

During the period till Turkish court given its verdict on Match Fixing case, UEFA’s president Mr. Michel Platini and UEFA’s vice president Mr. Gianni Infantino declared several times that, Turkish authorities have more than enough evidence to penalise Match Fixers Fenerbahçe FC and the teams involved in such crime. They have given examples from past experiences and outlined why Fenerbahçe FC must not be left un-punished.

On 02.07.2012 the court reached a verdict on the case and not only senteced several club members to imrisonment for match fixing for benefit of Fenerbahce FC, but also announced that these people were part of a criminal organisation and this was an organised crime.

Here are some of the people sentenced to imprisonment by court;

·         Aziz Yıldırım (President of Fenerbahçe FC) - Match-fixing at 7 matches : Imprisonment of 6 years and 3 months.
·         Şekip Mosturoğlu (Vice President of Fenerbahçe FC) - Match-fixing at 3 matches : Imprisonment of 3 years 1 month and 14 days.
·         İlhan Ekşioğlu (Vice President of Fenerbahçe FC) - Match-fixing at 5 matches : Imprisonment of 4 years and 4 months
·         Tamer Yelkovan (Chief Financial Officer of Fenerbahçe FC) - Match-fixing at 3 matches and member of criminal organisation for match-fixing: Imprisonment of 2 years 9 months.
·         Mecnun Odyakmaz (Sivas FC-President) - 1 year and 6 months and 22 days for match fixing in Fenerbahce FC match against Sivasspor FC.
·         Bülent Uygun (Eskişehir FC-manager) – 11 months 7 days imprisinmont due to getting bribe from Fenerbahce FC regarding Eskişehir FC’s match against Trabzonspor FC.on 22.04.2011.
·         İbrahim Akın ( İstanbul BB player) – 1 year 6 months and 22 days for match fixing for benefit of Fenerbahce FC at the match that his team lost 2-0 on 01.05.2011.
·         Korcan Çelikay (Sivasspor FC goal keper) – 1 year and 3 months imprisonment for fixing match for benefit of Fenerbahce FC at the match that his team lost 4-3 at the last game of the season on 22.05.2011.
·         Mehmet Yıldız (Sivasspor FC player) - 1 year and 3 months imprisonment for fixing match for benefit of Fenerbahce FC at the match that his team lost 4-3 at the last game of the season on 22.05.2011.

Despite court’s decision, Turkish Prime Minister Recep Tayyip Erdogan got involved in the case and ordered new Football Federations and the Discipline Bodies to find a solution to save Fenerbahçe FC from relegation. New Discipline Bodies did as they were told so and invented a made up solution called ‘The Match Fixing activities did nor reflect on to the pitch’, which is 180 degrees opposite of UEFA’s and FIFA’s rules on this matter.

While Turkish fans were expecting UEFA to do the right thing and penalise Fenerbahçe FC, they went quite and looked like turned a blind eye on this case by letting Fenerbahçe FC to compete at European Cups.

A columnist of Hurriyet newspaper, Mehmet Aslan, in Turkey wrote an article on 10.09.2012 regarding the meeting between the Prime Minister of Turkey and president of UEFA that took place on 22nd of March 2012. According to him, Mr. Recep Tayyip Erdogan and Mr. Michael Platini aggreed on finding a way to save Fenerbehce FC from being penalised for match fixing offences they were involved in 2010-2011 season.

There also are serious claims from various journalists that UEFA were bribed by some secret bodies during this process.

These claims would not be taken seriously under normal circumstances, but you must aggree that UEFA has not been acting according to the rules and regulations lately that they have to follow whilst running the European football.

As a result; we would like you to bring this file to the committee’s attention which declared a war on Match Fixing crime and help us to solve corrupted relations behind the curtains between Fenerbahçe FC, UEFA and Turkish government. This is a great start for the commission in order to tackle match fixing crime and will set an example to all clubs, federations and UEFA.


Yours sincerely,
Ender Kuyumcu
  


NOT : İsim Kısmına kendi isminizi yazınız.
           Mail’de subject (konu kısmına en üstteki Subject kısmını yazınız)     



 Mail Adresleri :

info@fibaeurope.com ; sburnett@transparency.org ; info@transparency.am ; info@transparencybelgium.be ; info@transparency.cz ;info@transparency.ge ; ticameroon@yahoo.fr ; info@transparencycyprus.org ; office@transparency.md ; office@transparency.org.ro ;sipos@transparency.sk ; info@transparency.ch ; press@transparency.org ; e.georgiades@chrysostomides.com.cy ; Jean-Paul.Tricart@ec.europa.eu ; info@ecaeurope.com ; info@fifpro.org ; contact@uniglobalunion.org ; ease@easesport.eu ;kartakoullis.n@unic.ac.cy ; philippe.brunet@ec.europa.eu ; Zenon.severis@ec.europa.eu ; george-michael.zissimos@ec.europa.eu ;Agathe.giakoumakis@ec.europa.eu ; Loucia.petridou@ec.europa.eu ; dennis.abbott@ec.europa.eu ; georgios.karagianis@ec.europa.eu ;internet@cnosf.org ; 
info@fesi-sport.org ; bjorn.berge@coe.int ; adrian.evtuhovici@coe.int ; isabelle.bilbeau@coe.int ;ermioni.kefallonitou@coe.int ; analia.lazarus@coe.int ; jeremy.moakes@coe.int ; can.fisek@coe.int ; jaime.rodriguez@coe.int ;pace.com@coe.int ; echrpress@echr.coe.int ; media@fibaeurope.com ; leginet@albaniaonline.net ; tioz@transparency.org.au ; info@ti-bih.org ; erkki.laukkanen@transparency.fi ; office@transparency.de ; ti-can@transparency.ca ; info@transparency.it ;communicatie@transparency.nl ; info@transparency.org.ru ; info@integriteta.si ; info@seffaflik.org ; dunger@transparency.org ;htan@sportandrecreation.org.uk ; fpaofindia@gmail.com ; richard.elliott@uniglobalunion.org ; yiannakis.asimakis@ec.europa.eu ;Sophia.Eriksson@ec.europa.eu ; Chrissanthi.mela@ec.europa.eu ; johan.verly@ec.europa.eu ; Anne.NOEL@ec.europa.eu ;dina.avraam@ec.europa.eu ; Frederic.oblin@ec.europa.eu ; redaction@cnosf.org ; info@dassler-law-etc.de ; matjaz.gruden@coe.int ;fredrik.holm@coe.int ; valerie.poppe-muess@coe.int ; karen.caffrey@coe.int ; francoise.rui@coe.int ; olivier.hoffmann@coe.int ;cathie.burton@coe.int ; henriette.girard@coe.int ; estelle.steiner@coe.int ; congress.com@coe.int ; tashan@foreignpolicy.org.tr ;arroyodf@gmail.com ; office@ti-austria.at ; mbox@transparency.bg ; contact@transparence-france.org ; tihellas@otenet.gr ;transparencia@transparenciacolombia.org.co ; info@transparency.org.mk ; luis.sousa@ics.ul.pt ; transparency.spain@transparencia.org.es ;info@transparency-se.org ; info@toro.org.ua ; gianni.infantino@uefa.ch ; Jonathan.hill@ec.europa.eu ; Fabrice.comptour@ec.europa.eu ;irene.patsalosavvi@ec.europa.eu ; Panayiotis.tsouliaridis@ec.europa.eu ; Severine.daelman@ec.europa.eu ;justyna.milanowska@ec.europa.eu ; DenisMasseglia@cnosf.org ; louise.barton@coe.int ; hallvard.gorseth@coe.int ; jacqueline.bloice@coe.intkatie.stephens@coe.int ; karen.melton@coe.int ; daniel.holtgen@coe.int ; andrew.cutting@coe.int ; panos.kakaviatos@coe.int ;jelena.drca@coe.int ; press.commissioner@coe.int

28 Eylül 2012 Cuma

AB Komisyonu Spor Bakanlarına Şike Maili

Subject : EU Commission’s Fight on Match Fixing and Importance of UEFA’s Role in Match Fixing Case of Fenerbahçe FC.

To: Valérie Fourneyron, Hans Peter Friedrich, Gerry Sutcliffe, Jose Ignacio Wert, Edith Schippers, Piero Gnudi, Philippe Muyters, Lena Adelsohn Liljeroth, Konstantinos Arvanitopoulos, Uffe Elbæk, Norbert Darabos, Joanna Mucha, Ecaterina Andronescu, Emilov Svilen Neykov, Petr Fiala, Rein Lang

We are writing this letter to you as Turkish football fans seeking justice for Turkish football. As you are all aware there has been several match fixing activities during the 2010-2011 season at Turkish League and several arrests were made by Turkish police on 03.07.2011.

UEFA got involved in the case promptly and sent an inspector to investigate the case. UEFA then advised Turkish Football Federation not to send Fenerbahçe FC to Champions League and Trabzonspor FC replaced them for that season.

During the period till Turkish court given its verdict on Match Fixing case, UEFA’s president Mr. Michel Platini and UEFA’s vice president Mr. Gianni Infantino declared several times that, Turkish authorities have more than enough evidence to penalise Match Fixers Fenerbahçe FC and the teams involved in such crime. They have given examples from past experiences and outlined why Fenerbahçe FC must not be left un-punished.

On 02.07.2012 the court reached a verdict on the case and not only senteced several club members to imrisonment for match fixing for benefit of Fenerbahce FC, but also announced that these people were part of a criminal organisation and this was an organised crime.

Here are some of the people sentenced to imprisonment by court;

·         Aziz Yıldırım (President of Fenerbahçe FC) - Match-fixing at 7 matches : Imprisonment of 6 years and 3 months.
·         Şekip Mosturoğlu (Vice President of Fenerbahçe FC) - Match-fixing at 3 matches : Imprisonment of 3 years 1 month and 14 days.
·         İlhan Ekşioğlu (Vice President of Fenerbahçe FC) - Match-fixing at 5 matches : Imprisonment of 4 years and 4 months
·         Tamer Yelkovan (Chief Financial Officer of Fenerbahçe FC) - Match-fixing at 3 matches and member of criminal organisation for match-fixing: Imprisonment of 2 years 9 months.
·         Mecnun Odyakmaz (Sivas FC-President) - 1 year and 6 months and 22 days for match fixing in Fenerbahce FC match against Sivasspor FC.
·         Bülent Uygun (Eskişehir FC-manager) – 11 months 7 days imprisinmont due to getting bribe from Fenerbahce FC regarding Eskişehir FC’s match against Trabzonspor FC.on 22.04.2011.
·         İbrahim Akın ( İstanbul BB player) – 1 year 6 months and 22 days for match fixing for benefit of Fenerbahce FC at the match that his team lost 2-0 on 01.05.2011.
·         Korcan Çelikay (Sivasspor FC goal keper) – 1 year and 3 months imprisonment for fixing match for benefit of Fenerbahce FC at the match that his team lost 4-3 at the last game of the season on 22.05.2011.
·         Mehmet Yıldız (Sivasspor FC player) - 1 year and 3 months imprisonment for fixing match for benefit of Fenerbahce FC at the match that his team lost 4-3 at the last game of the season on 22.05.2011.

Despite court’s decision, Turkish Prime Minister Recep Tayyip Erdogan got involved in the case and ordered new Football Federations and the Discipline Bodies to find a solution to save Fenerbahçe FC from relegation. New Discipline Bodies did as they were told so and invented a made up solution called ‘The Match Fixing activities did nor reflect on to the pitch’, which is 180 degrees opposite of UEFA’s and FIFA’s rules on this matter.

While Turkish fans were expecting UEFA to do the right thing and penalise Fenerbahçe FC, they went quite and looked like turned a blind eye on this case by letting Fenerbahçe FC to compete at European Cups.

A columnist of Hurriyet newspaper, Mehmet Aslan, in Turkey wrote an article on 10.09.2012 regarding the meeting between the Prime Minister of Turkey and president of UEFA that took place on 22nd of March 2012. According to him, Mr. Recep Tayyip Erdogan and Mr. Michael Platini aggreed on finding a way to save Fenerbehce FC from being penalised for match fixing offences they were involved in 2010-2011 season.

There also are serious claims from various journalists that UEFA were bribed by some secret bodies during this process.

These claims would not be taken seriously under normal circumstances, but you must aggree that UEFA has not been acting according to the rules and regulations lately that they have to follow whilst running the European football.

As a result; we would like you to bring this file to the committee’s attention which declared a war on Match Fixing crime and help us to solve corrupted relations behind the curtains between Fenerbahçe FC, UEFA and Turkish government. This is a great start for the commission in order to tackle match fixing crime and will set an example to all clubs, federations and UEFA.


Yours sincerely,
Ender Kuyumcu
  


NOT : İsim Kısmına kendi isminizi yazınız.
           Mail’de subject (konu kısmına en üstteki Subject kısmını yazınız)            

 Mailin Gönderilmesi Gereken Adresler: