Yazılarımı takip edenler çok iyi bilirler ki, 3 Temmuz sabahından bu yana şikecilerin hak ettikleri cezaları göreceklerini ve hakkı yenmiş olan Trabzonspor’un da haklarının teslim edileceğini defalarca belirttim. Bunu yaparken de maalesef dayanağım Türkiye’deki adalet sistemi değil, bağlı bulunduğumuz UEFA ve FIFA idi. Biliyordum ki ülkemizde ne tür oyun oynanırsa oynansın, ne tür perde arkası ilişkiler kullanılırsa kullanılsın UEFA ve FIFA tüm dünyada uygulamış olduğu şikeye sıfır tolerans kuralının Türkiye’de de uygulanması için gerekli bütün yaptırımları uygulayacaktı.
Aslına bakarsanız bu fikrimde her hangi bir değişiklik yok. UEFA ve FIFA’nın gerekli bütün uyarıları yaptığını ve artık herkes tarafından da dillendirildiği gibi en geç 15 Nisan 2012 tarihine kadar Türkiye Futbol Federasyonu’nun gerekli yaptırımları uygulamasını istediğini biliyoruz. Aksi takdirde hem kulüplere hem de ülke milli takımına uluslararası bütün müsabakalarından men cezası vereceğini artık sağır sultan bile duydu.
Yaşanan süreç ve gelişmeler hepinizin malumu ve bunları önceki yazılarımda defalarca dillendirip gerekli varsayımları yapmıştım. Onun için tekrar bu konulara girmeden gelinen süreçte yapılmak istenenleri ve şayet başarılı olunursa Türk Futbolunu bekleyen tehlikeleri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Şikecilerin ve onların TFF’deki uzantıları olan yöneticilerin sürecin başından beri uygulamış oldukları oyalama süreci sona erdi. Artık önümüzde iki yol var.
Bu yollardan birincisi yeni gelecek başkan ve yönetimin UEFA ve FIFA talimatları doğrultusunda gerekli cezaları vermesi ve Türk Futbolunu içinde bulunduğu kaostan kurtarıp adaletin sağlanmasıdır ki mantıklı olan ve ülke futbolunun da menfaatine olacak olan budur.
Girilmemesi gereken ve önümüzdeki yollardan ikincisi olan ise yıldırım demirören’in önderliğini yaptığı ve UEFA ve FIFA’nın talimatlarına karşı gelmeyi ve bu kurumlardan gelecek olan cezayı göze almayı düşünen yoldur. Bu yola girilmesi halinde Türk Futbolu bir daha asla içinden çıkamayacağı bir batağa saplanacaktır. Bu yol seçilirse muhtemelen olacak olan gelişmeler şu şekildedir.
1. UEFA ve FIFA bütün uyarılarına rağmen gerekli yaptırımları uygulamayan Türkiye Futbol Federasyonu’nu tüm kategorilerdeki milli takımlarını ve kulüp takımlarını uluslar arası bütün müsabakalardan uzun bir süre (4/5 sene olabilir) men edecektir.
2. Bu durumda yurt dışında doğan Türk kökenli futbolcuların zaten zorla kabul ettikleri milli takım forması giydirilmeleri imkansız olacaktır ve yıkılan bu köprü bir daha kolay kolay kurulamayacaktır.
3. Milli takımlarımız önümüzdeki yıllarda herhangi bir puan alamayacağı için ceza bittikten sonra da müsabakalara son torbadan katılacak ve zaten az olan tur atlama şansları iyice azalacaktır.
4. Ülke puanı diye bir puanımız olmayacağı için Şampiyonlar Ligine ve UEFA Avrupa Ligine giden takımlarımız azalacak ve lig şampiyonu bile 3 ön eleme turu oynamak zorunda kalacak ve şampiyonumuzun Şampiyonlar Ligine kalma ihtimali olmayacaktır.
5. Her sene Şampiyonlar Ligi katılım payı olan 20 milyon avro ülke payı ve atlanabilecek turlarda ve kazanılacak maçlarda elde edilecek gelirler ortadan kalkacaktır.
6. Türk Futbolunun zaten yerlerde sürünen uluslar arası imajı tamamen sıfıra inecek ve bugün ligimizde seyrettiğimiz 2.-3. Sınıf yabancı futbolcuları bile transfer etmek zorlaşacak ve ligimizin kalitesi iyice düşecektir.
7. Şikesi tescillenmiş lige olan yurt içi ilgi de azalacak artık kolay kolay seyirciler stadlara gidip maç seyretmeyecek, para verip Lig TV almayacak, yayın gelirleri düşecek, tek geliri yayın geliri olan kulüpler batma noktası gelecektir.
8. Geleceklerini ipotek altına alarak borçlanan büyük takımlar da bütün bu gelirlerden mahrum kalınca önümüzdeki yıllara aktarmış oldukları borçlarını ödeyemeyecek ve batacaklardır.
Bunlar ilk bakışta aklıma gelen ve yaşanılması kuvvetle muhtemel sonuçlardır. Yıllardır Türk Futbolunu kirli ilişkilerle yönetenler sırf kendi menfaatleri zarar görmesin diye Türk Futbolunu batırmak için elinden gelen bütün gayreti göstermekteler ve gerek siyasiler gerekse futbol dünyası buna göz yummakta hatta ve hatta ön ayak olmaktadırlar.
Gün futbolu ve ülkesini sevenlerin sesini yükseltmesi gereken gündür. Artık Türk futbolu için de ‘Ya İstiklâl Ya Ölüm’ günüdür. Doğru yolu seçip adaleti sağlarsak futbolu el birliği ile içine düşmüş olduğu bataktan çıkarır ve yolumuza daha sağlıklı bir şekilde devam ederiz. Aksi takdirde bugünkü seviyemize bile 30 sene sonra gelemeyiz ve ortada Türk futbolu diye bir şey kalmaz.
Saygı ve sevgilerimle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder