Her ne kadar başlığı futbol nereye gidiyor olarak seçmiş olsam da futbolun aslında gidecek yerinin kalmadığını ve uçurumun kenarına geldiğini düşünenlerdenim. Belki de bunu düşünen tek kişiyim. Bana karşı çıkmadan ya da hak vermeden önce isterseniz futbolun genel yapısına ve bugün gelmiş olduğu konuma bir göz atalım.
Sizin de bildiğiniz gibi futbol dünya üzerinde en çok oynanan, en çok yorumlanan ve en çok takip edilen spor dalıdır. Bunun nedenlerini sosyolojik, kültürel, ekonomik olarak incelemek de mümkün, ancak biz olayın basite indirgenmiş tarafına bakalım. Yani futbolun herkes tarafından rahatlıkla her alanda oynanabiliyor olmasına. Diğer sporların yapılabileceği alanlar, aletler değişiklik gösterse de futbol tek başına bile oynanabilen, hatta futbolun ana unsuru olan topa ve kaleye bile zaman zaman ihtiyaç duyulmadan bir gazoz kapağıyla tek başına sağa sola koşturarak bile oynanabilen bir spor. İşte, tam da bu nedenle futbol, herkesin üzerinde hakkı olduğu ve kendini uzman hissettiği bir alan.
Ama maalesef futbol özellikle şampiyonlar ligi kurulduktan sonra bir spor olmaktan çıkıp, tamamen bir endüstri haline gelmiştir. Hem de üzerindeki ilgiyi zirve noktasına çıkararak. Milyarlarca doların döndüğü futbol dünyası artık amatör ruhunu kaybetmiş ve tamamen bir ticarethane mantığı ile yönetilir ve oynanır olmuştur. Taraftar kulübü tarafından müşteri olarak görülmeye, futbolcular ve teknik ekipler ise birer işçi, alınıp satılan bir mal olarak görülmeye başlanmıştır. Çoğu zaman da çok fahiş fiyatlarla el değiştirmiştir bu unsurlar, hem de müşterilerin yani biz futbol severlerin ceplerinden çıkan paralarla.
Bununla da sınırlı kalmıyor paranın futbola hükmetmesi. Avrupa'nın sayılı kulüleri, aslında bu sporu hiç de önemsemeyen hatta bu oyun hakkında herhangi bir fikri olmayan Arap Şeyhleri, ünlü zenginler ve uluslararası şirketler tarafından satın alınıp kar amaçlı birer şirket haline dönüştürüldü günümüzde. Bu takımların bazılarında taraftarlarla bu kişiler arasında restleşmeye giden idare ediliş tarzları, Manchester United kulübünde taraftarın oluşturduğu birliğin takımı satın almak istemesi boyutuna kadar geldi.
Bununla da sınırlı kalmıyor paranın futbola hükmetmesi. Avrupa'nın sayılı kulüleri, aslında bu sporu hiç de önemsemeyen hatta bu oyun hakkında herhangi bir fikri olmayan Arap Şeyhleri, ünlü zenginler ve uluslararası şirketler tarafından satın alınıp kar amaçlı birer şirket haline dönüştürüldü günümüzde. Bu takımların bazılarında taraftarlarla bu kişiler arasında restleşmeye giden idare ediliş tarzları, Manchester United kulübünde taraftarın oluşturduğu birliğin takımı satın almak istemesi boyutuna kadar geldi.
Gelinen bu süreçte paranın gücünü arkasına alıp pazarlamasını, reklamını, planlamasını iyi yapan kulüpler ile diğer kulüpler arasındaki güç dengesi iyice açıldığından eskiden sadece bizim ligimize özgü olarak gördüğümüz sadece belli takımların şampiyon olabileceği ligler çoğalmış şampiyonluk ve kupalar belli takımların tekeline girmiştir. İspanya'da Barcelona, Real Madrid, İngiltere'de Manchester United, Chelsea en çarpıcı örneklerdir. Her ne kadar medya bu takımları ve ligleri allayıp pullayıp sunsa da aslında açılan güç dengesi futbolun doğasında olan rekabet ve mücadele olgularını öldürmüştür. Sonu belli olan ligleri seyreder hale gelmiştir artık insanlar.
Futbolun kaybolan cazibesini geri getirmenin tek yolu vardır. O da halen NBA'de uygulanan sistemin bir benzerinin futbola uygulanması. Yani her takımın eşit ya da birbirine yakın bütçesinin olması ve oyunculara ödenen ücretlerin de toplam da aynı ya da yakın miktarda olması. Bu güçlü ve zengin olanın bütün iyi oyuncuları toplamasını önleyecektir, ve rekabeti arttırıp eşit mücadeleyi sağlayacaktır. Bu durumda belki de hiçbir zaman bir Barcelona seyretme imkanımız olmayacaktır, ama onlarca Arsenal, Valencia, Porto, Lyon doğacaktır. Her takımı yenip lig ve Avrupa kupalarına ambargo koyan takımlardansa dengeli, mücadeleci, birbirine yakın takımlar izlemek oyunun kalite bütünlüğü açısından daha fazla keyif verecektir izleyenlere. Asla elde edemeyeceği kupaların hep aynı ellerde yükselmesini izlemek yerine, o kupaları kaldırmak için umutla mücadele edecektir takımlar. Taraftarların ilgisi de sevgisi de daha fazla olacaktır bu mücadeleye. Tüm Avrupa'da oluşturulacak kriterlerle belirlenecek futbolcu maaşları da oyuncuların ilk fırsatta yetiştiği kulübü ve ülkeyi terk edip kapağı zengin ve güçlü olan kulüplere atma isteklerini de ihtimallerini de ortadan kaldıracaktır.
Ne dersiniz, futbolun sloganı haline gelen 'fair play' yani adil oyun böylece sağlanmış olmaz mı?
Saygı ve sevgilerimle,
Kuyumcu
Ne dersiniz, futbolun sloganı haline gelen 'fair play' yani adil oyun böylece sağlanmış olmaz mı?
Saygı ve sevgilerimle,
Kuyumcu
Hoşgldiniz ve kaleminize sağlık olsun...
YanıtlaSilKutadgu
kutadgu@joganita.net