30 Ekim 2011 Pazar

Çifte Bayram

Bu sezon hazırlık maçları, avrupa kupaları ve lig'de oynadığı toplam 20 karşılaşmanın 11'inde rakipleriyle yenişemeyerek beraberlikler takımı haline gelen Trabzonspor, bu yöndeki istatistiklerine bir artı daha katıyordu ki, 90+3. dakikada sahneye, takımın ve de maçın en iyi adamı Halil Altıntop çıktı. Önce orta sahada iki rakibiyle boğuştu, daha sonra onlardan kurtardığı topla 40 metre depar attı, Henrique ile yaptığı duvar pası sonucunda kaleci Karcemarskas'la karşı karşıya kaldı ve kalecinin solundan yaptığı düzgün vuruşla takımına galibiyeti ve 3 puanı getiren golü kaydetti. Bu gol takıma 3 puanın yanı sıra CSKA maçı öncesinde büyük de bir moral getirmiş oldu. Aynı zamanda Burak olmazsa bu takım maç kazanamaz ön yargısını da yıkarak bu takımın Burak'sız da maç kazanabildiğini gösterdi. Sanırım bu maçtan sonra Trabzonspor'lu futbolcuların kendilerine olan güvenleri yerine gelmiştir.


Şenol Hoca sahaya önceki karşılaşmalara oranla biraz daha dirençli bir takım sürdü. Kalede her zamanki gibi Tolga yer aldı, savunma Celutska, Giray, Glowacki ve Cech'den oluştu. Daha önce de defalarca bahsettiğim gibi mevcut kadro içinde bu takımın çıkarabileceği en iyi savunma kurgusu budur. Şenol hoca şayet bu oyuncularda ve düzende ısrar eder, maçın başında ya da ilerleyen dakikalarında Celutska'yı sol beke alıp Serkan'ı onun yerine alma sevdasından vaz geçerse, hem savunma birbirine alışır hem de yapılan hatalar azalır. Böylece dün olduğu gibi takım gol yemeden bir maç tamamlamış olur. Takım lig'de oynadığı  karşılaşmalarda Eskişehir maçından sonra ilk defa bir karşılaşmada gol yemedi.


Her iki maçta da Alanzinho'nun ilk 11'de olmaması ve takımın gol yememiş olması size tesadüf olarak gelse de, bana futbolun gerçeği olarak geliyor. Zira ufak bir çocuk fiziğinde ve kuvvetinde olan Alanzinho, sahada hiç mücadele etmeyen ve takım savunmasına hiç yardımcı olmayan Adrian ile birlikte orta sahada oynayınca rakip takımlar orta saha üstünlüğünü ellerine geçirip sıkıntı içindeki Trabzonspor savunmasını zor durumda bırakıyorlar. Aykut'la güçlendirilmiş olan orta saha bu maçta bunun olmasına izin vermedi ve Antep gibi güçlü bir takıma nispeten daha az gol pozisyonu vererek maçtan galip ayrılmasını bildi. Burada bir parantez de Adrian'a açmak istiyorum. Sezon başında büyük ümitlerle transfer edilen, Jaja gibi bir yıldızın boşluğunu doldurması beklenen Polonya'lı, şu ana kadar oynadığı oyunla bende büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Kötü bir futbolcu olduğunu düşünmediğim Adrian ya üzerindeki baskıyı kaldıramıyor ya da ondan beklenenle onun verebilecekleri örtüşmüyor. İlerleyen haftalar bu konuda daha sağlklı yorumlar yapmamıza izin verecektir. Orta sahanın sağında oynayan Serkan diğer maçlara göre nispeten kıpırdanmış olsa da, ayağına gelen topların çoğunu geri ya da yan pas olarak kullanmaya devam etti. İddaa ediyorum, Sapara, Serkan'dan çok daha iyi futbolcu ve şans verilirse ondan çok daha faydalı olcaktır. Sahaya sonradan dahil olan Alanzinho, sevgili Olcay Çakır'ı haklı çıkarmak istercesine olumlu işler yaptı ilk defa. Bunda rakibin yorulmuş olmasının katkısı da yok değildi, ama golden önce yaptığı baskı, ve Henrique'ye attığı gollük pas, son 20 dakika oyuna giren bir Alanzinho'nun gardı düşen takımlara karşı işe yarayabileceğini gösterdi. Trabzonspor, dün 3 puandan daha önemli birşey kazandı Antep'te. Aykut, şayet kendinde ısrar edilmeye devam edilirse hem Trabzonspor'a, hem de milli takıma uzun yıllar hizmet edebilir. Güçlü fiziği, isabetli pasları, sert şutları ve mücadeleci yapısıyla benim son yıllarda izlediğim en komple futbolcu Aykut. Kesinlikle bu takımın orta sahasında olmalı.


Burak'ın yokluğunda ve Vittek'in sakatlığında zoraki oynatılan Brozek, kendine verilen belki bu son şansı da iyi değerlendiremeyerek, devre arsında bu takımdan gitmeyi garantilemiş oldu. Maçın başında Adrian'ın attığı mükemmel uzun topu kontrol etmek yerine doğrudan kalenin üstünden dışarı yollayarak bu takımın forveti olamayacağını bir kez daha ispatladı. Henrique'nin oyuna girmesi bu bölgeye hareketlilik getirdi ve atılan golde Halil'e verdiği duvar pası da görülmeye ve takdire değerdi.


Özetlemek gerekirse her iki takımında maçı kazanacak pozisyonlar bulduğu ve denk güçlerin mücadelesi şeklinde geçen maçta, gaibiyeti son dakika da olsa Trabzonspor buldu. Bu sene son dakikaların yüzüne pek gülmediği Bordo-Mavililer böylece bu şanssızlığı da kırmış oldu. Golden sonra Giray'ın hocasına koşup sarılması ve maçtan sonra da O'nu çok üzdüklerini söyleyip, artık mutlu etmek istediklerini söylemesi sanırım bu takımın kimyası ve geçen seneki başarının sebepleri hakkında bir ipucu vermiştir herkese.


Herşeye rağmen kazanmanın güzel olduğu gerçeği ile, Cumhuriyet'imizin 88. yıldönümünde alınan galibiyet tüm camiamıza hayırlı olsun. Daha nice galibiyetlerde ve nice 29 Ekim'lerde mutlu olmak dileğiyle,bize bu anlamlı günde çifte bayram yaşatan futbolcularımızı ve teknik ekibimizi tebrik ediyorum.


Saygı ve sevgilerimle,

Kuyumcu


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder