Şampiyonlar Ligi'ne deplasmanda Inter galibiyeti ile başlayan Trabzonspor, aldığı galibiyetle, kendinden beklenmeyen şekilde çıtayı yükseltmiş ve maçlar başlamadan önce yapılan tahminleri boşa çıkarıp gruptan çıkma yönünde beklentileri attırmıştı. İlerleyen maçlar durumun pek o kadar da umut verici olmadığını ve ayaklarımızı yere daha sağlam basmamız gerektiğini öğretti bizlere. Önce sahamızda Lille ile berabere kaldık, daha sonra CSKA'ya deplasmanda boyun eğdik ve bu akşam aslında hiç te hak etmediğimiz 1 puanla ayrıldık kendi sahamızda oynadığımız maçtan. Bu akşam oynanan oyun da gösterdi ki bu takım bu ligi kaldıracak oyunculardan oluşmuyor ve alınan bu 5 puan bu kapasitede bir takım için aslında büyük başarıdır.
Maça gelince çok detaya inmeden bazı istatistikler vereceğim ve yapılan hataları anlatmaya çalışacağım. CSKA'nın kaleye atılan 11 şutunda 6'sı isabetli olurken bu rakam Trabzonspor'da 6'da 2. Maçta önde olduğumuz tek istatistik ofsayt alanında. 9 ofsayta düşen oyuncularımız toplamda 28 ofsaytla Şampiyonlar Ligi'nin bu alanda açık ara lideri konumunda. Topla oynama oranlarıda rakibin lehine, yüzde 48'e, yüzde 52. Kendi sahanızda oynadığımız bir maçta istatistikler rakibi gösteriyorsa, maçın berabere bitmiş olması kayıp değil, kazançtır.
Maç 90 dakika boyunca CSKA'nın kontrolünde ve baskısında geçti. Yakaladıkları yüzde doksan dokuzluk gol pozisyonlarını Tolga'nın yerinde müdaheleleriyle bertaraf ettik. CSKA 10 kişi kaldıktan sonra bile birçok tehlikeli pozisyon yakaladı kalemizde. Bizim ise son dakikada yakaladığımız direkten dönen pozisyon dışında, Alanzinho'nun getirip içeri boş iki arkadaşına pas vermek yerine cılız bir şutla kaleciye teslim ettiği pozisyon dışında pozisyonumuz yok. Diğer dikkat çeken nokta ise takımın organize hiçbir atak geliştiremiyor olması. Tamamen bireysel becerilere bırakılmış olan hücum etkinliği, bu becerinin eksikliği yüzünden takımı sürekli uzun pas yapmaya zorluyor. Dün akşam da görüldü ki, atılan uzun paslar rakip savunma arasında tek kalan Burak'ı golle buluşturmaya yetmiyor. Savunmanın baskısından kurtulmaya çalışan Burak ta, ya ofsayt pozisyonunda yakalanıyor ya da rakibe faul yapmak zorunda kalıyor.
İsimlere takılmadan genel oyun değerlendirmesi yapacak olursak ( isimlere takılmadan diyorum zira aynı isimleri yazmaktan artık cidden sıkıldım) bu gibi zorluk dercesi yüksek maçlarda ne yaptığını bilen bir takıma karşı oynuyorsanız, ilk yapmanız gereken şey orta sahanızı ayakta durabilen ve oyunun her iki yönünü oynayabilen oyunculardan oluşturmanızdır. Maalesef Trabzonspor orta sahası aldığı topları olumlu kullanamayan ve top kazanmada da zorluk çeken oyunculardan kurulu. Ne hücum, ne de savunma anlamında katkıda bulunmayan oyunculara yüklenen sorumluluk onları da iyice eziyor artık. Yeni bir takım olmanın ve henüz birbirine alışamamış olmanın verdiği dağınıklık yüzünden oyun içinde birlikte hareket edemiyorlar. Sanki herkes kendi başına oynuyor gibi. Hücum bölgesine de, savunma bölgesine de yardıma gelemiyorlar. Bu da hatlar arası kopukluğa ve oyun bütünlüğünün bozulmasına yol açıyor.
Orta sahanın savruk ve dengesiz oyununun yanında savunmanın olumlu, ve can siparane oyunu, Tolga'nın muhteşem kurtarışlarıyla birleşince bugün savunma üstüne düşen görevi fazlasıyla yapmış oldu. Ağır adamlardan kurulu olan savunmamız, ilk maçta yaptıkları hatalardan aldıkları dersle, araya atılan toplarda daha dikkatli olmalarına rağmen, yinede Love ve Doumbia'ya pozisyon verdiler. Bunda, kendilerinden çok o pasların atılmasına izin veren orta sahanın hatası vardı. Buna rağmen gol olmamış olması Tolga'nın üstün performansının bir sonucuydu. Buradan, Tolga ve Giray'a alınan 1 puan için teşekkür etmeliyiz.
Takımın bir diğer olumsuz yanı ise hücumun sadece atılacak uzun toplar sonucu Burak'ın savunma arkasına yapacağı koşularda bulacağı gollere endeksli olması. Bu yüzden takım şu anda bu ligin açık ara ofsayt lideri. CSKA 10 kişi kaldıktan sonra bile rakibin üstüne fazla adamla gidemedik. Bu devirde bu denli çağdışı bir hücum anlayışı görüldü ki CSKA gibi zayıf savunması olan bir takım karşısında bile işe yaramıyor. Hücumda Burak'a mutlaka destek gitmeli, oyun kanatlara yayılmalı ve kenar ortalarla da gol aranmalı. Savunmalar en çok hatayı yandan gelen ortalarda yaparlar, bu durum mutlaka değerlendirilmeli ve bu yönde atak organizasyonları geliştirilmeli. Göbekten verkaçlarla ve adam eksilterek hücum edilmeli ve rakip Bir oyucuya atılan uzun toplara rakip savunma kademeli durarak ve bekleyerek çok rahat müdahale ediyor. Yukarıda saydığım değişik hücum zenginliği yaratılabilirse rakip savunmaların dengesi de muhakkak bozulacaktır.
Şimdi geriye iki karşılaşma kaldı. Sahamızda oynayacağımız İnter ve deplasmanda oynayacağımız Lille maçları. Bu kadro düzeni ve oyun sistemiyle bu maçlardan puan almamız anca bu akşamki gibi savunma ve kaleci gayretiyle mümkün olabilir. Bu akşam çekirgenin bir kere daha sıçradığını düşünürsek, bu iki maçta bir kere daha sıçrama ihtimali ne kadardır bilemem. Şikeli ligimizdeki vasat takımlar karşısında bile zorlanan bu orta saha ile bir İnter mucizesi daha gerçekleşir mi, onu da bilemem. Bunun bilincinde olur ve buna göre bir takımla çıkar ve haddimizi bilerek oynarsak ne ala, yok ben bildiğimden şaşmam, dediğim dedik çaldığım düdük dersek sonumuz hüsran olur.
Dost acı söyler demişler. Bana soracak olursanız çekirgenin artık sıçrayacak hali de, şansı da kalmadı. Çok geç olmadan tedbir alıp ona göre davranmalı. Bundan sonrası sana kalmış artık Şenol Hocam.
Saygı ve sevgilerimle,
Kuyumcu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder