Şike
Davasında Son Durum ve Trabzonspor’un Yapması Gerekenler
Şike
sürecinde 3 Temmuz 2011 gününden bu yana yaşananları anlattığımız serinin ilk 4 yazısı sonunda sanırım herkesin süreçle alakalı bir fikri oluşmuştur… Serinin
son bölümünde ise sizlere şu anda davanın bulunduğu konum ve atılması
gerektiğini düşündüğüm adımlarla ilgili bilgilendirmelerde bulunacağım ve bütün
bu anlatılanlar doğrultusunda da değerlendirmeyi sizlere bırakacağım…
UEFA,
17 Temmuz 2014 tarihinde yaptığı açıklamayla, Trabzonspor Kulübü’nün TFF
hakkında ‘görevini yerine getirmemek ve şike yapan kulüpleri küme düşürmemek’
için yaptığı şikâyet ile, Fenerbahçe Kulübü’nün Trabzonspor hakkında ‘2010-2011
sezonunda teşvik verdiği için ceza almasını istediği’ şikâyetleri
değerlendirdiğini ve her iki şikâyet hakkında da rapor hazırlaması için
müfettiş Jean Leuba’yı görevlendirdiğini belirtti.
Oysa
bu davada UEFA’nın bilmediği en ufak bir ayrıntı bile yok. Zaten yargılayıp
karara bağladığı bir dava ve kurallar çerçevesinde TFF’nin yapması gerekenleri
de Trabzonspor’un davada temiz olduğunu da gayet iyi bilmekte… Peki, o zaman bu
neyin raporu ve Trabzonspor hakkındaki şikâyet neden reddedilmedi?
İşte
bu tavır, CAS kararında açıkça şikecileri koruduğu ortaya çıkan UEFA’nın
Trabzonspor Kulübü’ne aba altından sopa gösterme tavrıdır ve Trabzonspor Kulübü
bu tavra açık ve net tepki koymak zorundadır… Bilindiği gibi Fenerbahçe’nin
Şampiyonlar Ligi’nden ilk men edilmesini sağlayan UEFA’dır ve bunu kendi
müfettişi olan Pierre Cornu’nun raporu doğrultusunda yapmıştır ve aynı rapor
doğrultusunda da Trabzonspor’u yine kendisi Şampiyonlar Ligi’ne davet etmiştir…
Yani UEFA, Trabzonspor’un temiz olduğunu en başından beri bilmektedir…
Şeytanın
avukatlığını yaparak, Trabzonspor hakkında sonradan ortaya çıkan deliller
olduğunu iddia edenler de olabilir ama bu tez de gerçekle uzaktan yakından
ilgisi olmayan bir tezdir. Zira UEFA, bu sene Avrupa Kupaları’na katılma hakkı
kazanan Sivasspor ve Eskişehir’i haklarında hiçbir şikâyet olmamasına rağmen,
2010-2011 sezonunda Fenerbahçe lehine şike yaptıkları gerekçesiyle Avrupa
Kupaları’ndan men etmiştir… Yani UEFA kimlerin suçlu olduğunu da gayet iyi
bilmektedir!
Bu
durumda 3 senedir Avrupa Kupaları’na katılan ve UEFA’nın kendi müfettişlerinin
raporlarıyla temiz olduğu belgelenen Trabzonspor hakkında, üstelik şike
hükümlüsü bir kulübün şikâyetini dikkate alıp rapor hazırlanmasına izin vermesi
de kesinlikle bir art niyet göstergesidir… Diğer yandan bu rapordan Trabzonspor
aleyhine bir karar çıkması imkânsızdır ve UEFA’nın bu yönde atacağı yanlış bir
adım olursa bu adım da CAS’ta son bulacaktır. (Bu yazı müfettiş Leuba'nın raporu çıkmadan kaleme alınmıştır. Leuba'nın açıklanan raporunda Trabzonspor'un temiz olduğu ve fenerbahçe'nin iddialarının dayanağı olmadığı belirtilmiştir)
Gelelim
Trabzonspor Kulübü’nün hukuksal anlamda bulunduğu noktaya ve bundan sonra yaşanabileceklere...
Trabzonspor
Kulübü, UEFA’ya yaptığı başvurunun cevabını beklemekte ve şike yapan kulüpleri
koruduğu CAS gerekçeli kararıyla açıkça tescillenen UEFA’dan adalet
beklemektedir. UEFA Disiplin Kurulu 11 Aralık 2014'te konuyla ilgili kararını kamuoyu ile paylaşacak. Benim tahminim Disiplin Kurulu'nun da müfettişin raporuna uyacağı ve UEFA'nın bu yönde yetkisinin olmayacağını söyleyeceğidir. Bununla birlikte TS kulübünden yapılan açıklamaya göre Ocak 2014'te FIFA'ya da gerekli başvuru yapılmış, fakat FIFA bu güne kadar davaya müdahil olmuş değil. UEFA'daki sürecin bitmesini beklemek zorunda olmayan FIFA, bu sürecin bitmesini mi beklemektedir bilinmez ama FIFA'nın da yolsuzluk dosyasının kalabalık olduğunu hatırlatmakta fayda var. İlk bakışta bu adımlar gayet mantıklı
ve olması gereken adımlardır fakat gözden kaçırılan nokta UEFA’nın satın
alınmış olduğudur…
Kişiler
hakkındaki kesinleşmiş olan kararı bile aradan 16 ay geçmiş olmasına rağmen
açıklamayan UEFA, Trabzonspor’un yaptığı başvuruyla ilgili raporu 4 ayda tamamlamıştır. Leuba'nın raporuna göre UEFA, yerel liglere müdahale yetkisine sahip değildir ve Trabzonspor'un başvurusunun reddedilmesi tavsiye edilmektedir. Oysa UEFA'nın başlıca görevi ülke federasyonlarının futbolu kanunlara ve yönetmeliklere uygun yönetmesini sağlamaktır. Kaldı ki UEFA statüsü 52.ve 53. maddeleri uyarınca ülke federasyonlarına müdahalede bulunabilir. Bunun yanında Astana'da imzalanan Şike ile mücadele sözleşmesi 5f, 5g ve 10. maddeler uyarınca şike yapan kulüpler küme düşürülmeli ve kişiler de ömür boyu men edilmelidir. ike cezalarında da zaman sınırlaması yoktur.
Buradan çıkabilecek olumsuz bir durumda da gidilecek olan FIFA
için de benzer bir süreç söz konusudur ki, bu da bu davanın yıllar boyu devam
etmesi, şike yapan kulüplerin hak ettiği cezanın geciktirilmesi anlamına
gelmektedir.
Benim
bu noktadaki önerim UEFA’daki soruşturmada alınacak olan kararın doğrudan CAS'a taşınmasıdır. Trabzonspor bunu karar açıklandığı gün itibari ile 10 gün içinde yapmak zorundadır. Bu adım süreci hızlandıracak
ve şike yapan kulüplerin hak ettikleri cezaları almalarını sağlayacaktır.
Unutulmamalıdır ki; Bu süreç eninde sonunda CAS’ta noktalanacaktır. UEFA ne
karar verirse versin ya Fenerbahçe Kulübü ya da Trabzonspor Kulübü karara
itiraz edip kararı önce FIFA’ya sonra CAS’a taşıyacaktır. UEFA'nın kararı doğrudan CAS'a taşınırsa CAS, UEFA'nın yetkisi olup olmadığına karar verir ve daha kısa sürede sonuç alınabilir. Bir yandan da FIFA'ya yapılan başvuruya cevap beklenir.
CAS, UEFA'nın TFF'ye müdahale yetkisi yok dese bile, ki bana göre yetkisi var diyecektir, FIFA talimatları FIFA'ya açıkça müdahale yetkisi verdiğinden FIFA konusunda kesinlikle TFF'ye müdahale etmesi gerektiği kararı çıkacaktır.
Bütün bu hukuksal adımların yanı sıra yapılması gereken lobi çalışmaları Trabzonspor kulübü tarafından hiç başvurulmayan, ama en az hukuk mücadelesi kadar önemli olan bir yoldur. UEFA üzerinde kamuoyu baskısı yaratıp davayı Avrupa'nın gündeminde tutmak hukuk ayağını da güçlendirecektir.
CAS, UEFA'nın TFF'ye müdahale yetkisi yok dese bile, ki bana göre yetkisi var diyecektir, FIFA talimatları FIFA'ya açıkça müdahale yetkisi verdiğinden FIFA konusunda kesinlikle TFF'ye müdahale etmesi gerektiği kararı çıkacaktır.
Bütün bu hukuksal adımların yanı sıra yapılması gereken lobi çalışmaları Trabzonspor kulübü tarafından hiç başvurulmayan, ama en az hukuk mücadelesi kadar önemli olan bir yoldur. UEFA üzerinde kamuoyu baskısı yaratıp davayı Avrupa'nın gündeminde tutmak hukuk ayağını da güçlendirecektir.
Atalarımızın
da dediği gibi ‘Demir tavında dövülür’ ve biz demiri tavında dövmediğimiz için
Fenerbahçe, UEFA’yı satın aldı. Aynı hatayı CAS için de yapmamalıyız… Gerçi
CAS’ın kendi aldığı kararla çelişen bir karar alacağına ihtimal vermiyorum ama
Trabzonspor taraftarlarının adaletin sağlanması için yıllarca beklemeye de
tahammülü kalmamıştır. O yüzden en son merci olan CAS’a hazırlığı iyi yapmalıyız ve UEFA kararı istediğimiz gibi çıkmadığı takdirde karar açıklandıktan itibaren 10 gün içinde gidilip
adalet sağlanmalıdır.
Bu arada davanın FIFA ayağı ve hem UEFA hem de FIFA üzerinde kamuoyu baskısı oluşturacak çalışmalar ve lobi faaliyetleri de ihmal edilmemeli.
Bu arada davanın FIFA ayağı ve hem UEFA hem de FIFA üzerinde kamuoyu baskısı oluşturacak çalışmalar ve lobi faaliyetleri de ihmal edilmemeli.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder