Türkiye Futbol Federasyonu’nun almadığı veya alamadığı kararı UEFA alınca Trabzonspor aslında hakkı olan Şampiyonlar Ligi’ne hiç beklemediği bir zamanda adım atmış oldu. Daha bu durum tam sindirilememişti ki kuralar çekildi ve grupta İnter, CSKA ve Lille ile eşleşti. Şayet o gün bu takımın toplamda 7 puan toplayacağı ve grubu 3. tamamlayacağı bize teklif edilmiş olsaydı sanırım bunu hepimiz kabul ederdik. Belki futbol olarak çok doyurucu bir oyun ortaya koyamadık ama gerek mücadele olarak gerekse yürek olarak burada olmayı hak ettik.
Unutmamak gerekir ki, bu takım geçen seneki as kadrodan 6 oyuncusunu kaybetti ve bu oyuncular takımımızın iskeletini oluşturan ve oyun yükünü çeken lokomotif oyuncularıydı ve şu ana kadar da eksiklikleri fazlasıyla hissedildi. Geride kalan oyuncuların daha çok mücadeleci ama yetenekleri sınırlı oyunculardan oluşması ve bu sene yapılan transferlerin de takıma gerekli katkıları yapamamış olması bugünkü kısır futbolun ana nedeni. Bu noktada alınan 7 puan ve elde edilen UEFA Avrupa Ligi hakkı,kadro yapısı ve şartlar düşünüldüğünde büyük başarıdır ve gerek futbolcular gerekse teknik kadro teşekkürü ve takdiri hak etmiştir.
Oyuna gelecek olursak Trabzonspor gerek sahaya diziliş gerekse oyun olarak yapması gereken doğruları elinden geldiğince yapmaya çalıştı. Taktik olarak doğru tespitler yapılmış olsa da, oyuncuların bireysel yetenekleri ve oyun zekası Lille karşısında bundan fazlasını almaya yetmedi. Lille bu grubun en iyi takımı ve yaratıcılık özellikleri fazla olan oyunculardan oluşuyor. Lille’e karşı mücadele eden her takımın orta sahada alan daraltarak ve adamlarını karşılayarak oynaması gerekir. Hızlı ve yetenekli oyuncuları ile hem iyi pas yaptılar hem de ikili oyunlarla savunmanın arkasına sarkma fırsatı buldular. Özellikle Hazard’ı durdurmakta zorlanan takımımız oyunu ceza sahası ve çevresinde kabul etmek zorunda kaldı. Zokora ve Colman’ın savunmaya top çıkartırken yardımcı olmaması sonucu atılan uzun toplar da rakipte toplanınca yediğimiz baskı kaçınılmaz oldu. Özet olarak biraz şansımız biraz da Tolga, Giray ve Halil’in üstün gayreti sonucu sahadan istediğimiz sonuçla ayrılmamıza ve UEFA Avrupa Ligi de olsa yolumuza devam etmemize yardımcı oldu.
Bu noktadan sonra artık önümüze bakmalı ve ilerisi için gerekli planlamaları yapmak zorundayız. Burak bu takımın tek hücum silahı ve bu yükü tek başına taşıması da imkansız. Colman da bir yerde orta sahanın Burak’ı ve o oynamayınca orta saha organizasyonu aksıyor ve hücum gücü de sekteye uğruyor. Savunma yetenekleri doğrultusunda elinden geleni yaptı ve bu oyunculardan bundan iyisini beklemek de hem onlara hem de futbola haksızlık olur.
Yapılması gereken bu takıma gerekli transferleri yapmak ve devre arasından sonra Şenol Hoca’nın elini güçlendirmek. Bu takımın acil olarak bir sol stopere, oyunun iki yönünü de oynayabilen bir orta sahaya, ve yine oyunun iki yönünü oynayabilen bir sol orta sahaya ve ileride Burak’a yardımcı olup gol yükünü paylaşacak bir santrafora ihtiyacı var. Bu oyuncular da kalbur üstü oyuncular olmak zorunda. Zira gerek Brozek kardeşler, gerek Adrian gerekse Henrique bundan daha iyi ve daha verimli olmayacaktır. Yetenekleri gerçekten de sınırlı olan ve bu seviyede futbolu kaldıramayacak olan oyuncular. Unutmamak gerekir ki iyi futbol iyi futbolcularla oynanır ve siz de iyi futbol oynamak ve taraftarınıza iyi futbol seyrettirmek istiyorsanız iyi futbolcuları kadronuza katmak zorundasınız. Umarım yönetim ve başkan gerekli mesajları almıştır ve doğru adımları atacaktır. Her ne kadar bugünkü sonuçlar bizim tur atlamamızı engellemiş gibi görünse de aslında biz turu Trabzon’da oynadığımız CSKA maçında kaçırdık.
Sonuç olarak takımımız ilk defa katıldığı Şampiyonlar Ligi’nde ülkemizi ve kentimizi onurlu bir şekilde temsil etmiş ve bana göre başarılı olmuştur. Bu gururu bize yaşattıkları için kendilerine bir kez daha teşekkür ediyorum ve taraftarımıza da bu güzel insanları hava alanında hak ettikleri gibi yani şampiyonlar gibi karşılamalarını tavsiye ediyorum.
Saygı ve sevgilerimle,
Kuyumcu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder