30 Nisan 2012 Pazartesi

UEFA'ya ve Platini'ye Mektup !


Dear Mr. Platini,

I would like to make an official complain about Turkish Football Association for legalising match fixing by announcing the change of article 58 of Diciplinary Procedure. The only aim of this change is to save Fenerbahçe SK from relegation that you know were involved in several match fixing activity  last season.

As yourself and Mr. Infantino mentioned several times, this is UEFA’s and FIFA’s must have diciplinary act and all Federations have to obey this rule. Please take prompt action on this matter and save Turkish Football.

Political interfere and unfair treatment in Turkish Football must be stopped now. Bring justice to Turkish Footbal by following your diciplinary procedures no later than today.

Best regards
Ender Kuyumcu


Sevgili Platini,

Türkiye Futbol Fedarasyonu hakkında disiplin talimatnamesinin 58. Maddesini değiştirmek sureti ile şikeyi yasallaştırdıkları için resmi şikayette bulunmak istiyorum. Bu değişikliğin ana amacı sizin de bildiğiniz gini geçen sezon bir çok maçta şike yapmış olan Fenerbahçe SK’nün küme düşürülmesini engellemektir.

Şahsınızın ve bay Infantino’nun da defalarca belirttiği üzere bu madde federasyonların değil UEFA ve FIFA’nın olmazsa olmaz maddesidir ve bütün federasyonlar bu kurala uymak zorundadır. Lütfen bu konuda acil hareket edin ve Türk Futbolunu kurtarın.

Türk Futbolundaki siyasi müdahale ve haksız muamele hemen şimdi durdurulmalıdır. Türk futboluna disiplin talimatlarınızı uygulamak sureti ile bugünden geç olmamak koşulu ile adaleti getirin.

İyi dileklerimle,
Ender Kuyumcu

Önemli Not : Yukarıdaki Türkçe açıklamasını yazdığım İngilizce metni kendi adınızla aşağıdaki adreslere mail olarak gönderebilirsiniz.

discipline@uefa.ch; info@uefa.com; contact@uefa.com; eac-info@ec.europa.eu

27 Nisan 2012 Cuma

Etik Kurulu Şapkadan Tavşan Çıkardı




TFF Etik Kurulu aylardır beklenen raporunu tamamlayarak Türkiye Futbol Federasyonu’na sundu. Raporun medyada dillendirildiğin aksine temiz çıkmasını beklemeyenler olarak Fenerbahçe’nin dört maçında şike tespit edilmiş olmasına şaşırmadık. İlk Etik Kurulu raporunda da Fenerbahçe’nin Gençlerbirliği, Karabük, Eskişehir ve İstabul B.B.  maçlarında şike yapıldığı net bir şekilde ifade edilmişti.

Bizi asıl şaşırtan ise ilk raporda yer alan bazı maçların ve kişilerin bu raporda aklanmış olmasıdır. En azından Tayfun Bayandır’ın yazdıkları bu yönde. Aziz Yıldırım nasıl olduğunu rapor açıklanınca daha iyi anlayacağımız usta bir manevrayla bu olayların dışında tutulmuş. Mini Cooperların, çantaların havada uçuştuğu Sivas maçının da şikeli maçlar kategorisinden çıkarılmış olması ayrı bir maharet.

TFF Etik kurulunun şapkadan tavşan çıkardığı asıl marifet ise Trabzonspor’un Sivas maçına teşvik gönderdiğine dair kuvvetli şüpheye rastlamış olmasıdır. Gerçi bu marifet Sivas maçının neden Fenerbahçe’nin şikeli maçlarından çıkarıldığını da açıklıyor. Hem şike hem karşı teşvik olmaması gerektiğinden bu yola başvurmuş olması lazım Etik Kurulu’nun.

Raporun tam olarak açıklanmasını beklemek en doğru hareket olacaktır ama bu noktada sorulması gerekenleri soralım ki ileride yaşanacak olan gelişmelere ışık tutalım.

1.       İlk Etik Kurulu raporunda temiz çıkan Trabzonspor kulübü, her hangi bir ek delil ya da belge olmadan ikincisinde nasıl olmuştur da suçlu bulunmuştur?
2.       Eğer böyle bir suçlama var ise nasıl olur da herhangi bir Trabzonsporlunun savunmasına başvurulmamıştır?
3.       İddianamede açıkça suç örgütü kurmak ve yönetmekle suçlanan ve bu yönde onlarca tapesi  bulunan Aziz Yıldırım nasıl temize çıkarılmıştır?
4.       Fenerbahçe kulübü Sivas’a bilet parasını niye çantayla ve gizli bir şekilde vermiştir? Paranın resmi yollarla kulüp hesabından havale yapılması, çanta içerisinde gizli bir şekilde verilmesinden daha mantıklı değil midir?
5.       Sivas kalecisi Korcan’a alınan Mini Cooper ve öncesinde yapılan pazarlıklar şike değilse ne olarak adlandırılması gerekir?

Ortaya çıkan ilk tabloya göre yeni Etik Kurulu raporu, Fenerbahçe’yi temize çıkaramayanların Trabzonspor’u da işin içine çekme çabaları olarak yorumlanabilir. UEFA ve ilk Etik Kurulu’nun temiz bulduğu bir takımı afaki söylemlerle suçlu çıkarmaya çalışmak en basit tabiri ile şark kurnazlığıdır ve amacına ulaşamayacaktır.  

19 Nisan 2012 Perşembe

Trabzonspor Kulübü'ne Çağrı

Trabzonspor camiası üzerine oynanan oyunlara ve yapılan haksızlıklara bir yenisinin daha eklenmiş olduğuna bugün itibari ile bir kez daha üzülerek şahit olduk.

UEFA ve FIFA'nın savaş açtığı en önemli iki suçun ilkini işleyerek geçen sene şampiyonluğumuzu gasp eden kulübün futbolcusu olan Emre Belezoğlu'nun futbolcumuz Didier Zokora'ya yaptığı ırkçı saldırının en ağır şekilde cezalandırılmasını bekleyen futbol kamuoyu bugün PFDK'nın almış olduğu 2 maç men cezası ile bir kez daha hayal kırıklığına uğramıştır.

Sorumluların bize yaşattığı bu utanca ortak olmadığımızı tüm dünya kamuoyuna göstermek ve futbolcumuzun yanında olduğumuzu belirtmek adına Cumartesi günü oynanacak olan BJK maçında başlama düdüğü çalındığında bütün takım futbolcularının oturmasını ve sadece Didier Zokora'nın ayakta kalmasını talep ediyoruz.

Saygılarımla,

İsim Soyad

10 Nisan 2012 Salı

Masalın Sonu

3 Temmuz sabahından bu yana üretilmeyen senaryo anlatılmayan masal kalmadı. Şike çetesini ve temsil ettikleri kurumları kurtarmak için başta siyasiler olmak üzere ülkedeki hemen hemen bütün kurum ve kuruluşlar seferber oldu. Gelinen noktada ulaştıkları noktanın koca bir sıfır olduğunu hatırlatmakta fayda var.

İnkâr ederek başladıkları yolda, iftira ve kafa karıştırma yöntemleri de işe yaramayınca yansıma masalına sarıldılar haliyle. Yeni kurdukları kurulların bu yönde alacakları kararlarla hırsızları aklayacaklarını sananlar bundan önce yaşadıkları hayal kırıklıklarını çok yakında tekrar yaşayacaklar.

Benim bu noktada dikkatini çekmek istediğim kesim Trabzonspor cephesi ve temiz futbol isteyen diğer takım taraftarlarıdır. Maşası oldukları sistemin senaryolandırılmış ısmarlama haberlerini yapanların hangi söyledikleri çıktı şimdiye kadar? Aziz Yıldırım defalarca dışarı çıkmış olmalıydı, UEFA ile defalarca anlaşılmıştı. Hani nerede? Arkadaşlar bu sistem Fenerbahçe kulübünü kurtaracak formülü üretebilmiş olsaydı bunu şimdiye kadar çoktan uygularlardı. Onun için rahat olun.

Sürecin başından beri bulunduğu çizgiyi değiştirmeyen iki kurum var. Biri şikecileri bulundukları bataklıktan kurtarmak için Adalet duygusunu bir kenara bırakmış olan siyasi irade, diğeri ise ne olursa olsun Adaleti savunan UEFA.

Infantino ve Platini’nin bütün açıklamalarının çıktığı tek bir yol var; ‘Şikeye sıfır tolerans’. En son gözümüzün içine bakarak ve üstüne basa basa söylediler: ‘ 58. Madde federasyonların değil, UEFA ve FIFA’nın kanunudur ve uygulanması zorunludur’ diye. Bununla da yetinmeyip eklediler: ‘ Elinizde yeterli delil var, gereğini yapın. Aksi takdirde biz yapmak zorunda kalırız’.

Son günlerde sıkça dillendirilen bir yanlış yönlendirmeyi daha düzeltelim. ‘Gerekirse beş sene Avrupa’ya gitmeyelim’ masalı. Masal dinleyecek yaşı çoktan geçtik, onun için belirtelim. UEFA takımlara süreli ceza verir ve müsabakalardan men eder. Ülke federasyonlarının ise üyeliklerini askıya alır. Buna da belli bir süre verip o zamana kadar doğru kararı vermenizi isteyerek başlar. İstedikleri olmazsa da süresiz men cezası verir bütün ülkeye, ta ki karar düzeltilene kadar.

Yani bunun her hangi bir kaçış yolu yok. Fenerbahçe kulübü en az bir lig düşürülecektir ve 2010-2011 sezonu Şampiyonluk kupası da Trabzonspor’a verilecektir.

Bunun karşısındaki engel olarak görülen siyasi iradeye de gelecek olursak; AB kurullarının her isteğini koşulsuz yerine getirmekte olan bir iradenin, AB’nin en saygın kuruluşlarından olan UEFA’nın emrini yerine getirmeyeceğini düşünen varsa buyursun düşünmeye devam etsin, ama benden uyarması bu masalın sonu onlar için iyi bitmiyor...

Saygı ve sevgilerimle,

8 Nisan 2012 Pazar

Bitmeyen İşkence

Otuz dört haftalık süper lig işkencesinin bittiğine sevinemeden süper finalde yaşayacaklarımızın fragmanını seyretmiş gibi hissettim kendimi Trabzonspor’un Ordu ile mücadelesinde. Oysa ne güzel kurtulmuş olacaktık bu maç sonrası çektiğimiz çileden, ama  altı maç daha zulme devam dedi bordo mavili futbolcular !

Karşılaşmada futbol adına konuşulacak kayda değer bir durum yoktu. Trabzonspor her zamanki gibi ne yaptığını bilmeyen, organize atak geliştirmekten yoksun, savunması ve orta sahası birbirinden kopuk oynayan taraftı. Sezon başından beri sürekli yan ve geri pas yapma özelliklerini bu maçta da sürdürünce futbol takımından çok rugby takımı seyrediyor gibi hissettim yine kendimi. Bilen bilir ama hatırlatalım rugby de hücum eden takım ileri pas yapamaz, ya geri ya da yan pas yapmak zorundadır.

Bu maç bir kere daha gösterdi ki Colman olmayınca Trabzonspor aciz bir takım hüviyetine bürünüyor. Colman yoksa Zokora var, Adrian var, Henrique var, Alanzinho var diyebilmeyi çok isterdim ama gelin görün ki onların bile kendi varlıklarından haberi yoktu.

Yoklar içinde geçti zaten bu sene. Adalet yoktu mesela en başta, sonra ahlâk da yoktu. Adalet ve ahlâk olmayınca aslında geri kalanların da pek bir anlamı yoktu. O kadar olmayan içinde futbol olur muydu? Zordu belki ama iyi bir kadro kurulmuş olsaydı her şeye rağmen olurdu.  Bu kadronun da ortaya koyacağı futbol bu kadardı ve onlar da mendil yapmak için aldığınız kumaştan gömlek çıkmaz dediler sezon boyunca.

İyi de kardeşim bari mendil çıkarsaydınız ortaya diyecek olsak onların da bahaneleri hazır. Kirletmeyen kalmadı ki şuncacık mendili sezon başından beri. Siyasilerinden medyasına, hırsızından TFF’sine hatta ve hatta disiplin kuruluna kadar.

Ne diyelim buna da şükür bunu da bulamayanlar var. Hem süper final öncesi beklenen şike kararı verilmezse fazla mücadele etmeye de gerek kalmayacak. Şampiyonu organize edilmiş olan süper ligimizin Şampiyonlar Ligi biletini alan ikinci takımı olmak için BJK’nin önünde bitirmek yeterli olacak. Gerisi ise yine UEFA’ya kalmış olacak. Geçen sene kapı dışarı ettikleri hırsızları bu sene buyur edecek değil ya adamlar, yine sen gel diyecekler Trabzonspor’a.

Saygı ve sevgilerimle,

4 Nisan 2012 Çarşamba

Trabzonspor Yönetimine Çağrı !

Futbol asla sadece futbol değildir düşüncesine inat futbol sadece ve sadece futboldur ve bir oyundur diyebilmeli taraftarlar. Bu oyunla yakından ilgili olan ama manevi haz ve anlık seyir zevki harici hiçbir kazanımı olmayanların bu işten maddi ve mevkii kazanımları olanlar tarafından provoke edilmemeleri ve oyunun ruhuna sadık kalmaları gerekmektedir.

3 Temmuz gününden bu güne yaşananlar belki de en çok Trabzonspor taraftarını hırpalamıştır. Çalınan şampiyonluklarının iade edilmesini ve hırsızın cezalandırılmasını bekleyen milyonlarca taraftar gerek siyasi müdahalelerle gerekse şike destekçisi medyanın yanlı yayınlarıyla iyice gerilmiştir gelinen noktada. Ne var ki düne kadar her platformda hakkını medeni bir şekilde savunan Trabzonspor taraftarının haklı mücadelesine gölge düşüren bir olay yaşanmıştır.

Bu konuda iğneyi değil çuvaldızı kendimize batırmasını da bilmeliyiz. Kendini bilmez birkaç Uni-TS Ankara temsilcisi sosyal bir platformda Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde okuyan Fenerbahçeli öğrencilerin resimlerini yayınlamış ve onları hedef gösteren açıklamalarla okumanın cehaleti aldığını ama eşekliğin baki kaldığını bir kez daha ispatlamışlardır.

Hangi takımlı olursa olsun, hangi siyasi görüşü, hangi dini inancı, hangi etnik kökeni olursa olsun bu topraklar üzerinde her kesin her yerde istediği forma ile dolaşma ve düşündüğünü özgürce söyleme hakkı vardır. Hele bu topraklar Trabzon sınırları içerisinde ise iki kat daha fazla vardır.

Sosyal medya ortamında yaşanan bu şaçmalığa balıklama atlayıp gazetelerinin ve internet sayfalarının baş köşelerinde yer veren ve şiddetten, kavgadan, kaostan beslenen İstanbul medyasına ve onların patronlarına da şunu söylemek isterim ki; Biz Trabzonluyuz ve Trabzonsporluyuz. Anaların babaların şehrimize okumaları için gönderdikleri ve bize emanet ettikleri hiçbir vatan evladına en ufak bir zarar gelmesini ne isteriz ne de müsaade ederiz.  

Son olarak Trabzonspor yönetimine seslemek istiyorum. Bu konuda gerekli açıklamayı yapın. Taraftarlarınızın kınadıkları bu sözüm ona Trabzonsporluları siz de kınayın. Hatta bununla da yetinmeyip kimliklerini tespit edin ve Avni Aker Stadına bir daha sokmayın. Daha da ileri gidip Sporda Şiddeti ve düzensizliği önleme yasası uyarınca haklarında suç duyurusunda bulunun.

Ve bütün bunları, dokuz aydır bizlere karşı her türlü saldırıyı yapan, medyaları aracılığı ile her türlü karalama kampanyası düzenleyen, hırsızlığı tescillenmiş başkanlarını savunmak için her türlü hile ve yalana baş vuranlara inat yapın. Metristen yönetilenlere inat yaşasın barış ve kardeşlik, yaşasın Trabzonspor.

Saygı ve sevgilerimle,

Yemezler Yavuz Hırsız !

Hayatımızın önemli bölümlerinden birini oluşturan futbolu şu günlerde anlatan en güzel atasözü ‘Yavuz hırsız ev sahibini bastırır’ olmalı. Atalarımız bu sözü belki Türk futbolunun bugününü düşünerek söylemedi, hatta bu sözün futbolla uzaktan yakından alâkası bile yoktu ama ne tesadüftür ki gelinen noktanın aynadaki yansımasıdır bu söz.

Geçen senenin şikeli şampiyonu ile şike mağdurunu karşı karşıya getiren müsabakanın içerisinde benim de tasvip etmediğim bazı hadiseler cereyan etti. Hazırlanan çeşitli pankart ve sloganlara ek olarak sahaya atılan ve emek karşılığı akıtılan teri temsil eden beyaz atletlerin yanında kendini bilmez bir futbol düşmanının sahaya bir çakı attığına da tanık olduk.

Mal bulmuş mağribi misali yerde duran çakı alınıp dişlerin kullanılması vasıtasıyla açılarak hakeme teslim edilip görev tamamlanınca bir volkan patlaması da yaşanmış oldu yeşil çimler üzerinde. İşte bu dakika itibari ile yavuz hırsızın ev sahibini bastırma operasyonu da başlamış oldu.

Geçen sene çevirdiği onca oyuna ve çaldığı emeğe aldırış etmeden hunharca saldırmaya başladı rakibinin üzerine İstanbul’un siyaset ve medya destekli hırsızı. Salyaları akan maşaları tarafından hırpalandı önce Trabzonspor camiası maç akşamı. Yetmedi resmi sitelerinden teşekkür ettikleri rakiplerine çok geçmeden  saldırdılar sarı lacivert hırsızlar.

Şimdi sormak lazım sizlere;

  • Aylardır hapishanede yatan sizin başkanınız ve yöneticileriniz değil mi Trabzonspor’un şampiyonluğunu çalmak için şike yaptığı belgelenen?
  • Sizin stadınız değil mi tabancayla adam yaralanan?
  • Sizin seyirciniz değil miydi sezon başında sahayı basıp hazırlık maçını yarıda bıraktıran?
  • Bir BJK maçı sonrası kimdi stadın oto parkında Nobre’yi kovalayan?
  • Sizin kaleciniz değil miydi şu an hapishanede olan başkanınızın yanında dolaşan adamları tarafından antrenman sonrası kendi tesislerinde tekme tokat dövülen?
  • Sizin taraftarınız değil miydi şampiyonluğu Bursa'ya kaybedince stadını yakan, stat etrafını savaş alanına çeviren?
  • Sizin tribünlerinizi dolduran kadın ve çocukların ağızlarından dökülen küfürler değil miydi ilk yarıda Trabzonspor ve başkanına edilen?
  • Daha iki hafta önce siz yarmadınız mı rakip takım hocasının kafasını?
  • Siz değil miydininiz birkaç gün önce Çağlayan'da polisle meydan savaşı yapan?


Şimdi bütün bu yaşananlara, dokuz aydır cereyan eden gelişmelere aldırış etmeden sütten çıkmış ak kaşık oluverdiniz. Emeğini çaldığınız, aylardır provoke ettiğiniz ev sahibini bastırmaya çalışıyorsunuz. Bu sefer yemezler ‘yavuz hırsız’.

Saygı ve sevgilerimle,

1 Nisan 2012 Pazar

Organize İşler Bunlar

Maç öncesi stat hoparlörlerinden çalınan ‘Organize İşler Bunlar’ şarkısı birçok açıdan bugünün ve Türk futbolunun aynası gibiydi.

Geçen sene ‘Şike Organizasyonu’ sonucu ligi tepede bitiren Fenerbahçe ile ‘UEFA Organizasyonu’ olan Şampiyonlar Ligi’ne davet edilerek UEFA tarafından şampiyon apoleti teslim edilen Trabzonspor’un mücadelesinde gülen taraf her zamanki gibi ‘Organizasyon Komitesi’ oldu. Bu maçın berabere sonuçlanması ile ‘Süper Final Balonu’ da istedikleri gibi şekillenmiş oldu.

Beşiktaş maçının kahramanı Fırat Aydınus, Baroni’nin attığı golde yan hakeminin ofsayt bayrağına uymayarak Baroni’nin arkadan geldiğini anlattı futbolculara büyük bir gururla kararını savunurken. Aynı pozisyonda ne hikmetse Sow’un topa hareketlenmesi sonucu aktif duruma geçip ofsayt olduğunu görmek istemedi. Bununla da yetinmeyip Selçuk’a Burak’ın bileğine bastığı pozisyonda doğrudan, Caner ve Baroni’ye arkadan müdahaleleri yüzünden ikinci sarıdan kırmızı vermeyerek de Organize İşler’in’  bu sene de son sürat devam ettiğini kanıtlamış oldu.

Saha dışında her türlü kurum ve kuruluşun organizasyon içinde olduğu ülkemizde hiçbir takımın saha içinde organize olamıyor olması da üniversitelerde araştırılması gereken bir tez konusu. Bugün sahada ne yaptığını bilen iki futbolcu vardı. Bunlardan birincisi doksan dakikanın yıldızı olan Colman, diğeri ise oyunda kaldığı sürece Fenerbahçe’nin kalbi ve beyni konumunda olan Alex.

Her iki futbolcuya da takım arkadaşlarından en ufak bir destek olsa sonuç desteğin olduğu futbolcunun takımı lehine değişecekti ama gelin görün ki sahada ‘Organize İşler’ görmek imkânsızdı. Fenerbahçeli futbolcuların içinde bulundukları suçluluk psikolojisi ile organize olamamasını açıkçası bekliyordum.  Benim beklemediğim Trabzonspor’un bu denli ruhsuz ve isteksiz oynamasıydı.

Bordo mavili oyuncular maç öncesi tribünlerde yaşanan coşku ve isteğe bir nebze olsun ayak uydurabilmiş olsalardı bugün her türlü organize işe rağmen sahadan galibiyetle ayrılabilirdi. Bunu başaramayarak istemeden de olsa bu seneki organizasyonun düzenleyenlerinin ekmeğine yağ sürmüş, süper final balonu öncesi ‘Organize Şampiyonu’ da ortaya çıkarmış oldu.

Saygı ve sevgilerimle,